Ziyaret Bilgileri
|
|
[ Per, 21 Kas 2024 ]
Toplam 29 ziyaret
27 benzersiz ziyaretçi
|
|
|
|
|
Ailevi Akdeniz ateşi tanısı her şey den önce yukarıda tanımlanan iltihabi atakların varlığına, yani klinik bulgulara dayanarak konulur.
Tekrarlayan ataklar: Hastaların tekrarlayan hastalık belirtilerini tanımlaması tanı için en kıymetli bulgudur. Benzer belirtilere neden olabilicek hastalıklarında dışlanması gerekmektedir. Hasta ilk atak sırasında görülmüşse hastalığın tekrarlayıcı niteliğinin görülmesi amacıyla takibe alınması yararlı olacaktır.
Kan testleri: Hasta eğer atak sırasında görülmüşse atağa eşlik eden iltihap bulgularının varlığı (ateş, kanda beyaz kürelerin -lökosit- sayısının artması, eritrosit sedimentasyon hızının artması fibrinojen ve CRP'nin yükselmesi) ve bu testlerin atak sonlanınca normal değerlere inmesi tanıya yardımcı olur. Bu testlerin pozitif bulunması ailevi Akdeniz ateşine özgü olmadığı, sadece vücutta iltihabi bir reaksiyonun varlığına işaret ettikleri unutlmamalıdır. Dolayısıyla başka bir iltihabi hastalıkta (örneğin akut apandisit, bakterilere bağlı enfeksiyonlar, vb) da yüksek çıkabilirler.
Aile Öyküsü: Hastaların yaklaşık yarısında ailede benzer şikayetleri olan akrabaların olması tanıyı destekleyen önemli bir bulgudur. Bununla beraber, ailevi Akdeniz ateşinin çekinik geçen bir hastalık olması nedeniyle ailede başka bir hastalığın olmaması da şaşırtıcı olmaz
Amiloidoz: Hastada ikincil amioidozun varlığıda tanıyı kuvvetle destekler.
Kolşisin tedavisine yanıt: Ailevi Akdeniz ateşi olduğu düşünülen hastalarda yeterli dozda kolşisin verildikten sonra atakların hiç tekrarlanmaması da da atak sıklığının ve şiddetinin belirgin olarak azalması tanıyı destekler
Genetik testler: Günümüzde ailevi Akdeniz ateşine neden olan mutasyonların taramasında yapılabilmektedir. Bununla beraber, hastalıkla ilişkili olduğu gösterilen mutasyonların sayısı oldukça fazladır. Ve tamamını taramak mümkün olmamaktadır. Bugün için bilinen mutasyonlar klinik olarak ailevi Akdeniz ateşi tanısı konan hastaların ancak %80'inde pozitif bulunmaktadır. Öte yandan ülkemizde taşıyıcılık oranı olarak oldukça fazladır (yaklaşık %10) ve herhangi bir şikayeti olmayan insanlarda hastalıkla ilişkili bir mutasyon bulma olasılığında yüksektir. Bu nedenlerle, genetik yöntemlerin tanı amaçlı olarak kullanılması önerilmemektedir.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Bu sayfanın yazarı doktor değildir, hastalığınız ile ilgili merak ettiklerinizi mutlaka bir doktora danışın!!!
|
|